Türk Medeni Kanunu madde 124’e göre Türkiye’de 17 yaşını doldurmuş erkek veya kadın evlenebilir. Evlenen bu çiftler ilerleyen dönemde bazı anlaşmazlıklar yüzünden ayrılmak isteyebilirler. Böyle bir durumda da evli çiftler boşanmak için mahkemeye başvurmak durumdadırlar. Mahkemeye başvuran çiftler Boşanma davasını açarken genel veya özel bazı boşanma sebeplerine dayanmak zorundadır.
Özel Boşanma Sebepleri
- Zina
- Hayata kast, çok kötü muamele, onur kırıcı davranış
- Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme
- Terk
- Akıl hastalığı
Genel Boşanma Sebepleri
- Evlilik birliğinin temelden sarsılması
- Anlaşmalı boşanma
- Ortak hayatın yeniden kurulamaması
Bu boşanma sebeplerinin bir kısmı pek karşımıza çıkmasa da bir kısmı boşanma davalarında epeyce görülmektedir. Bunlardan bir kısmını genişçe anlatmakta fayda vardır.
Zina Sebebiyle Boşanma Davası
Zina tarihten bugüne kadar çoğu toplumda evlilik birliği içinde yapılması halinde çok büyük sadakatsizlik olarak görülmüştür. Ülkemizde de bu durum geçerli olup zina sebebiyle boşanma davası açılması halinde zinanın varlığı kanıtlanırsa hakim tarafları boşamak zorundadır. Yani hakimin bu durumda hiçbir takdir yetkisi yoktur. Ama bu sebeple açılacak boşanma davasını belli sürelerde açılması lazımdır. Zinayı öğrenen eş zinayı öğrenmeden itibaren 6 ay içinde her halde 5 yıl içinde bu davayı açmalıdır. Ayrıca eşini affetmiş eşin bu sebeple dava açma hakkı düşer. Bu affetme illa sözlü bir şekilde olmasına gerek yoktur. Yargıtay kararlarında zinayı öğrenen eş öğrenmeden sonra eşiyle birlikte aynı evde kalmaya devam ediyorsa eşini affetmiş olarak saymaktadır.
Zina sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için illa farklı iki kişinin birlikte cinsel ilişkiye girmesine gerek yoktur. Örneğin başka kadınla birlikte otelde aynı odada kalmak zina sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının açılması için yeterlidir.
Anlaşmalı Boşanma
Ülkemizdeki boşanmalarda genelde maddiyat konusunda ve çocukların velayeti konusunda anlaşamadıkları için çekişmeli boşanmalar daha fazla olabilmektedir. Hele ki akrabalar da devreye girince “Sen bana bunu aldın, düğünde şu kadar altın taktık.” gibi laflarla boşanma davaları uzun yıllar sürer. Boşanma davası sırasında yeni bir evlilik de yapamadığı için eşler belki de gençliklerinin en önemli zamanlarında bu boşanma davası ile kendilerini yıpratır ve gençliklerini yok ederler. Bu sebeple taraflar ufak da olsa bir anlaşma olanağı varsa birlikte anlaşmalı boşanma davası açmaları sürecin daha kısa sürmesi açısından önemlidir. Taraflar her konuda anlaşmaları durumunda dava süreci yıllarca sürmeyecek ve hemen sonuçlanacaktır. Böyle bir durumda tavsiyemiz tarafların bir aile hukuku avukatı aracılığı ile hazırlayacakları protokolü imzalamalarıdır.
Evlilik Birliği İçinde Edinilmiş Mallara Ne Olacak?
Eşler evlenmeden önce veya evlendikten sonra evlilik sözleşmesi yapabilirler. Ama ülkemizde eşler genelde böyle bir sözleşme yapmazlar. Bu sebeple eşler mağdur olduğu 2002 yılında çıkarılan yeni Türk Medeni Kanunumuzda evlilik sözleşmesi yapmayan eşlerin yasal mal rejimi olan edinilmiş mal rejimine katılması öngörülmüştür. Bu mal rejimine göre evlilik birliği içinde alınmış mallar belli şartları sağlaması halinde eşler arasında yarı yarıya bölüştürülecektir. Burada akla gelen ilk soru 2002 yılından önce evlenen eşler için hangi mal rejimi uygulanacaktır? 2002 yılından önce evlilik birliği içinde alınmış mallar kimin üzerine ise veya kim almışsa onun olacakken 2002 yılı sonrası alınan mallar yukarıda belirttiğimiz gibi belli şartları sağlaması halinde yarı yarıya bölüştürülecektir.
Düğünde Takılan Altınlar!
Boşanma davalarında baş rolü oynayan en büyük sorunlardan biri düğünde takılan takılardır. Yargıtayın güncel kararlarında düğünde takılan takıların kadının olacağı yönündedir. Tabi günümüzde sanal paranın da var olması ile insanlar eşlerin sanal cüzdanlarına düğün hediyesi olarak sanal para verebilecektir. Böyle bir durumda Yargıtay nasıl bir tutum izleyecek biz de merakla beklemekteyiz.
Tedbir ve Yoksulluk Nafakası
Tedbir nafakası, boşanma davası açıldığından itibaren işler ve boşanma davası sonuçlanana kadar devam eder. Bu durumda tedbir nafakası isteyen tarafın kusursuz olması da şart değildir. Boşanma davası sonuçlandıktan sonra da yoksulluğa düşecek taraf diğer taraftan daha ağır kusurlu olmamak şartıyla karşı tarafın mali gücü oranında boşanma davasının kesinleşmesinden sonraki 1 yıl içinde süresiz olarak yoksulluk nafakası isteyebilir. Yani her iki taraf kusursuz olsa bile yoksulluk nafakasına hükmedilebilir. Bu yoksulluk nafakası yoksulluk nafakası alan kişinin mali durumunun değişmesine göre veya o kişinin evlenmesi ortadan kalkar. Günümüzde ise sıklıkla karşımıza çıkan durum yoksulluk nafakası alan tarafın sırf bu yoksulluk nafakasını almaya devam edebilmek için başka biriyle resmi nikah yapmayıp sadece dini nikahla veya hiç dini nikah yapmadan beraber yaşamasıdır. Eğer böyle bir durum ortaya çıkar ve kanıtlanabilirse yoksulluk nafakası talep halinde ortadan kalkacaktır. Medyada da çokça gördüğümüz üzere Acun Ilıcalı, Şeyma Subaşı’ya yüklü miktarda yoksulluk nafakası vermektedir. Ama medyadan takip ettiğimize göre Şeyma Subaşı bu evliliğinden sonra başka kişilerle sevgili olmuştur. Acun Ilıcalı mahkemeye talep etmesi halinde bu yoksulluk nafakası ortadan kalkacaktır.
Maddi ve Manevi Tazminat Davası
Boşanma davası sonucunda var olan veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Ayrıca boşanmaya neden olan vakalar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Her iki dava da boşanma davası kesinleşmeden itibaren 1 yıl içinde istenebilecektir.
Sonuç
Bu makalede kısaca boşanma davasını ana hatları ile anlatmaya çalıştık. Elbette tek bir yazı ile böyle önemli bir olayı tüm ayrıntıları ile anlatmak mümkün olmayacaktır. Bu sebeple başınıza böyle bir talihsiz olay gelmesi halinde ofisimize gelerek alanında uzman aile hukuku avukatlarımızdan konuyla ilgili avukatlık hizmeti alabilirsiniz.